Hazırlayan: BERAT MELGOŞ
Nart Dergisi 68.Sayı 2009
Modern Türkiye’nin tecrübe ettiği siyasi gelişim artık daha detaylı ve derinlikli olarak analize tabi tutulmakta, hâkim ideolojik aygıtların ürettiği bilgiler haricinde fikriyata sahip siyaset analizcileri ve entelektüeller tarafından eleştirel bir bakış açısıyla incelenebilmektedir. Bu ‘harici’ yaklaşımların günümüz siyasi gelişmeleriyle alaka kurularak irdelenmesi ayrıca dikkate değer hale geldi. Bu şekilde ülke tarihinin dönüm noktaları, özellikle askeri ve sivil siyasi mekanizmalar etrafındaki çekişme ve çatışmalar farklı bakış açılarıyla tenkit edilerek tarih başka saiklerle yeniden yazılmaktadır.(1)
Yakın tarih analizlerinde en fazla yer bulan olayların başında belki de günümüz orta yaş kesiminin şu veya bu şekilde etkilendiği 12 Eylül askeri darbesi geliyor. Ülkenin içinde bulunduğu bu çalkantılı zamanlardan, her kurum ve örgüt gibi 70’lerden itibaren sürekli artan bir ivmeyle düşünsel manada gelişim gösteren ve ileriki yıllarda da kullanılacak fikirler, jargonlar üreten Kafkas dernekleri de (özellikle Ankara Derneği) etkilendi. Fakat bu yazının odak noktası, geniş araştırmalar isteyen bu yılların derinlikli analizini yapıp harici bir ses olmaktan ziyade, ekteki belgeler ışığında döneme genel bir bakış sunma ve bu çetrefilli yıllarda Ankara Kafkas Derneği etrafında gerçekleşen Tsey Mahmut Özden’in katledilmesi olayını bu genel bakışla değerlendirmekle sınırlıdır.
Çalkantılı Yıllarda Ankara Kafkas Derneği
1923’den 1950’ye kadar olan zaman zarfında Çerkes kimliğine referans verecek bir örgütlenmeye gidemeyen Çerkes diasporası, II. Dünya Savaşı sonrasında gerek ülkenin demokrasi yolunda adımlar atarak sivil topluma nefes aldıracak uygulamalara müsaade etmesi gerekse de soğuk savaş döneminin getirdiği anti-Sovyet havanın etkisiyle örgütlenme yolunda adımlar attı. Önce Azeriler gibi gruplarla ‘Kafkas Türkleri’ adı etrafında dernekleşen Çerkesler ve bu derneklerdeki yayınlarla başlayan Çerkeslik bilinci, özellikle 1961 Anayasası’nın sağladığı imkanlarla tamamen Çerkes etnik grubunu temsil eden örgütlenmeler kurulmasını beraberinde getirdi.(2) Bu örgütlenmelerin en başında, Çerkes diaspora tarihinde birçok yeni fikir ileri sürerek üretici pozisyon alan Ankara Kafkas Derneği gelmektedir. Ankara Kafkas Derneği’nin bu denli etkili olmasında, başkentte bulunması hasebiyle parlamento ve askeri-bürokratik kurumlarla ilişkisi ve Ankara’da İstanbul’un aksine ulaşım ve iletişimin daha kolay ve hızlı şekilde gerçekleştirilmesi önemli rol oynar.
Ankara Kafkas Derneği’nin fikri manada kuvvetli olmasının en önemli sebeplerinden biri, dernek çevresinde çıkarılan yayınlarla entellektüel gelişim ve üretim yolunun açık olmasıdır. İzzet Aydemir tarafından 1964-1975 yılları arasında yayımlanan Kafkasya Kültürel Dergi bu yeni atmosferin sunduğu ortamı farklı noktalarda yorumlayabildi. Ankara Kafkas Derneği’nin başkanlığı da yapmış olan Aydemir, Türkiye’deki Çerkesler arasında ilk defa Kafkasya’yı ziyaret eden bir aktivist olmakla beraber, bundan sonra artacak olan anavatanla ilişkiler sürecinin de kapısını araladı. 1970’lerin ilk yıllarında İstanbul’da Fahri Huvaj önderliğinde Kamçı gazetesinin yayımlanması ve Fahri Huvaj’ın Ankara’ya yerleşip orada Özdemir Özbay, Nihat Bidanuk, Süleyman Yançatoral, Necdet Hatam gibi aktivistlere katılması Ankara grubunu güçlendirdi. Bu kadro gerek yönetimde yer alarak, gerekse de yayın ve toplantılar yoluyla Çerkeslerin bilinçlenmesi yolunda önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Yamçı ve Nartların Sesi’nin başını çektiği yayınlar asimilasyondan, Kafkasya’ya geri dönüşe kadar ortalama bir Çerkesin o zamana kadar duymadığı birçok ‘radikal’ fikri yayma faaliyetine girişti. (3)
12 Eylül’e Yaklaşırken Birlik Toplantıları
6 Kasım 1977 günü Ankara Kuzey Kafkasya Kültür Derneği adına başkan Fahri Huvaj imzasıyla dönemin İçişleri Bakanı Korkut Özal’a bir mektup yollandı.(4) “İşbaşına geldiğiniz günden bu yana yeni bir ciddiyet ve tarafsızlık kazandığını gördüğümüz emniyet teşkilatının bu olayın faillerini yakalayıp adalete teslim etmesi konusunda özel ilginizi ve yardımlarınızı bekler, saygılarımızı sunarız” şeklinde son bulan bu mektup, aşağıda özetleyeceğimiz Tsey Mahmut Özden’in öldürülmesi olayının detaylarını vererek bu saldırıda gizli güçlerin parmağı olduğu yolunda imada bulunuyordu.
5 Kasım 1977 günü Ankara Kuzey Kafkasya Kültür Derneği Türkiye’deki tüm dernekleri Ankara’ya davet etmiş, bir federasyon çatısı altında birleşme konusunun görüşüldüğü toplantıya ev sahipliği yapıyordu. Fakat bu toplantı, dönemin Ankara Kafkas Derneği arşiv belgelerinden tespit edebildiğimiz kadarıyla ilk değildi. Daha önce, 5-6 Haziran 1976 tarihinde ‘Birinci Kafkas Dernekleri Ortak Toplantısı’ adıyla Ankara’da bir buluşma gerçekleşmiş ve bu toplantıya Ankara’dan (Bislan Hurmi), Kayseri’den (Seyfettin Diyner), Düzce’den (Yaşar Batu, Kırıkkale’den Cemalettin Otman), Kütahya’dan (Ahmet Çetin), Antalya’dan (Güner Özdemir), İstanbul’dan (Tarık Kutlu), İzmir’den (Ayhan Bağ), Tokat’tan (Bekir Demirel), Adapazarı’ndan (Gündüz Deniz), Eskişehir’den (Abdürrahim Kunduk), Erzurum’dan (Refik Özkan), Sivas’tan (Nezir Özdemir), Balıkesir’den (Galip Arslan) ve Bursa’dan (İrfan Nevruzaçar) temsilciler katılmıştı.(5) Bu tarihte Ankara Derneği başkanı olan Kemal Cankat toplantıda tartışılan konuları daha sonra 19 başlık halinde kaleme aldı. Burada dikkati çeken husus Türkiye’deki Çerkeslerin ortak bir platformda buluşması olup listenin ilk maddesi “Kafkas dernekleri arasında bir federasyon teşkili” şeklindedir. Yine bu toplantıların ara vermeden devam etmesi gerektiği belirtilerek bir sonraki toplantının 29 Ekim 1976 günü Kayseri’de yapılmasına karar verilmiştir.(6) Hemen sonrasında Tsey Mahmut Özden’in öldürüldüğü 5 Kasım 1977’deki toplantı da birleşme arayışlarının sürdüğü buluşmalardan biridir.
Bu dönemde derneğin etki alanında bulunan genç neslin milli bir bilinç oluşturmak için siyasi grupların kullandığı jargonları sıkça kullandığı göze çarpar. Özellikle demokratik toplum, halkların kardeşliği, eşitlik gibi daha çok o dönemin sol gruplarının sloganlarının 1980’e giden yolda derneklerdeki gençlik tarafından benimsendiğini belirtmek gerektir. Bu konuda kanaatimiz, Ankara dernek çevresinin Marksist-sol jargonların tümüne iman etmek yerine, bunlardan Çerkes toplumunun ihtiyaçlarına cevap verenleri seçerek Çerkes kimliğini güçlendirmek amacıyla kullandığı yönündedir. Çünkü o dönemde dernek çevresinde, Çerkeslik bilinci uyandırma çabasında olan yönetimdeki grup yanında, sosyalist devrimi daha fazla önemseyen bir grupla, sayısı ve etkisi az olmakla beraber Türkçü-milliyetçi bir kesim de bulunuyordu. Fakat ana eksenini Çerkes sorunları doğrultusunda belirleyen grubun etkisi her zaman en fazla olmuştur.
Tsey Mahmut Özden’in Öldürülmesi
Tsey Mahmut Özden 5 – 6 Kasım 1977 tarihlerine denk düşen hafta gerçekleştirilen birleşme toplantılarının ilk gecesinde düzenlenen eğlenceye misafir olarak katılan 27 yaşında Balıkesirli bir gençti.(7) 5 Kasım gecesi saat 23.50 sularında, dernekteki eğlenceden çıkan ve grup halinde otobüs durağında bekleyen gençlerin üzerine bir cipten ateş açıldı; kurşunlar 5 kişiye isabet etti.(8) Ciptekiler durakta bekleyenlerin bacaklarına ateş açtığından dördü bacaklarından yaralandı, fakat bu sırada yerde çömelmiş vaziyette olan Tsey Mahmut Özden göğsünden vuruldu ve birkaç saat sonra da öldü.
Bu olayın Kafkas Derneği’ni hemen harekete geçirdiği ilişikteki belgelerden anlaşılıyor. Ertesi gün, yani 6 Kasım’da dönemin İçişleri Bakanı Korkut Özal’a yazılan dilekçede saldırıyı gerçekleştiren kişi veya kişileri taşıyan aracın kolayca olay yerinden uzaklaştığı, o sırada yakında bulunan ve hemen olay yerine gelen polis minibüsünün ise cipi takip etmek yerine saldırıya uğrayan grubu karakola götürdüğünden bahisle olayın aydınlatılması talep edilmektedir.(9) 6 Kasım’da toplanan dernek yönetim kurulu ‘Halkımıza’ başlıklı bir deklarasyon yayımlayarak Tsey Mahmut Özden’in ölümünün “faşist baskı ve saldırılar zincirinin bir halkası” olduğunu ilan etti.(10)
Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Başhekimliği’ne yazılan mektupta Tsey Mahmut Özden’in 6 Kasım 1977 Pazar gece yarısı vefat ettiği, hastane masraflarına dair düzenlenen senedin dernek tarafından ödenmesinin olanaksız olduğu belirtilerek bu borcun ortadan kaldırılması istenmektedir.(11) Bu senedin akıbetinin ne olduğuna dair bir belgeye rastlayamadık, fakat yine dernek yönetim kurulunun Tsey Mahmut Özden’in babası Mustafa Özden’e 18 Kasım 1977 tarihinde yolladığı mektupta, babasının bu olay karşısında gösterdiği sabır ve tahammülün şayan-ı takdir ve örnek olduğu belirtiliyor; olay son paragrafta ‘acılı bayram’ olarak nitelendiriliyordu.(12)
Yayına başlama tarihini bu olayın birinci yıldönümüne rast getiren ‘Nartların Sesi’ bülteni “5 Kasım 1977 Saldırısını Lanetle Anıyoruz” manşetiyle çıktı.(13) Olayın ikinci yıldönümünde de bültenin “5 Kasım Unutulmadı” manşetini taşıdığı görülüyor.(14) Yalnız bu defa Tsey Mahmut Özden’in fotoğrafının yanında, 5 Temmuz 1979 ve 14 Haziran 1979 tarihlerinde öldürülen Fahri Doğan ve Ali Öğe’ye de yer verilmektedir. (15)
1980 darbesiyle Ankara Derneği kapatıldı ve Fahri Huvaj, Özdemir Özbay ve Nihat Bidanuk gibi derneğin ileri gelenleri gözaltına alındı. 1984 yılında tekrar açılan Ankara Derneği, 70’lerdeki hareketliliğinin uzağında tekrar o ivmeyi yakalama çabasına girdi. Tsey Mahmut Özden ise sonraki yıllarda Kafkas Derneği yayınlarında ve derneklerde düzenlenen etkinliklerde anılmaya devam etti.
Sonuçta, Tsey Mahmut Özden’in canına mal olan bu faili meçhul saldırıyla, Çerkes örgütlenmesini bir üst seviyeye taşıyacak olan girişim baltalandı ve federasyonlaşmayı on yıllarca geciktirdi.