Çerkes silahları da her şey gibi zamanın değişik ve gelişmelerine uyarak biçim değiştirdiği anlaşılmıştır. 1722 yılında başlayıp 1864 yıllarına kadar süren Çerkes- Rus savaşlarında düşmanın silahlarından üstün, hiç olmazsa eşit silah kullanmak icap ettiğinden bu savaşlarda ok ve yay kullanılması terk edilmişti. Sonraları bunu sadece kibarlık nişanesi olarak yada avlanmak için savaş haricinde de taşıdılar.
Çerkesler bu zamanlarda diğer milletlere nazaran daha iyi silahlar yapmaktaydılar .Çeliği iyi işlediklerinden kama ve kılıçları iyi kesmek konusunda eşsizdi. Çerkes zevki, tabiat güzelliği silah takımlarına da yansımıştır.
KAMA:
Çerkesler’in en eski vefakar dostu kamadır. Müdafaa amaçlı kullanılan bir silahtır.O elbise gibi yataktan başka her yerde vücudun ayrılmaz bir parçasıdır. Yakın vuruşlarda kamanın en çok iş gören silah olduğunu bildiklerinden daima yanlarında taşırlar. Hem keser, hem de delici özelliği olmasına rağmen düşmanı dürterek öldürmemişlerdir kendi aralarında da dürtmek ayıp sayılmaktadır.
Kamalar hep halkın kendi ürünüdür. Ve herkesin zevkine göre kını süslenir. Genellikle “savur” dedikleri at derisi yada “sahtiyan” denilen keçi derisinden yapılan kama taşırlar, kısmen yada tamamen altın ve gümüş ile kınını kaplatırlar, süslü güzel nakışlarla güzelleştirirler. Kamanın altında tahta kına oyulmuş bir bıçak bulunur. Gümüş kaplamalı kamaların kabzası bazen fil dişinden, genelliklede siyah manda boynuzundan yapılır. Kama, kabzasına yakın yerinden kemere sağdan sola doğru takılır.
SEŞHO-KILIÇ:
Çerkes silahları arasında kamadan sonra kılıcın önemi vardır çünkü Çerkesler devamlı savaşlara yetecek derecede barut yapmak veya tedarik etmek konusunda kimi zaman zor duruma düştüklerdi. Ancak kılıcı her yerde ve her zaman kullanabilecekleri için önemli bir kıymet verirlerdi. Saldırı amacıyla kullanılan bir silahtır. Genellikle savaşlarında yalın kılıç olarak düşmana saldırılardı ve onunla kendilerini savunurlardı. İlk başlarda “Kate” olarak adlandırılan ve zırh delme özelliğine sahip uzun kılıçları kullanırlardı (Üst resim)Daha sonra Kuban-Karadeniz Adıgelerinin icadı olan süvari kılıçlarını kullandılar (Alt resim).
İyi kılıç kullanmak, düşmanın atının üstünden kapıp yere atmak için bilekte fazla kuvvete gerek olduğundan Çerkesler idmanlarında genellikle kolun adalelerine önem verirlerdi. Gençlerin her zaman taş atması, demir gülleler kullanması eğlencenin yanında kola kuvvet vermek içindi. Bir kılıç darbesiyle düşmanı iki parça edememek maharetsizlik sayılırdı. Bundan ötürü asılı duran 3-4 koyun gövdesini bir kılıç darbesiyle kesebilecek kadar kollarına kuvvet ve maharet verirlerdi.
Çerkes kılıçları çeşitli memleketler yapısıydı. Çoğu kendileri tarafından imal edilmiştir. Bazısı dünyaca tanınmış Şam çeliğinden yapılmış kılıçlardır. Bunlar Mısır’daki hemşehrileri aracılığıyla tedarik ederlerdi. Bunlardan başka Eski Romalılara, İspanyollara ait ve üzerlerinde Latin ve İspanyol yazıları, resimleri bulunan kılıçlar da vardı.
Bunlar Haçlı Savaşlarına katılmak için “Daryal” geçidini kullanarak Anadolu’ya geçmek isteyen ve perişan edilen Avrupa sürüleriyle, Çerkesya sahillerinde eski zamanlarda ticaret oluşturmuş olan Cenevizlilerden kalmadır. Bazı meşhur kılıçların değeri çok fazla olduğundan ancak birkaç esir köle ve cariye karşılığında satın alınırdı.
Kılıçların kını; siyah Savur ya da sahtiyan kaplıdır. Kabzası da siyah boynuzdan ya da beyaz fildişinden yapılmıştır. Kimilerinin kılıçları ise kamalar gibi kısmen ya da tamamen nakışlı gümüş ve altınla kaplıdır.
Kılıç sağdan sola omuzdan takılır ve solda bulunur. Kayışı üzerinde düğme bulunmaz Fakat ucunda gümüş veya altın toka bulunur.
FXONÇ-TÜFEK:
Çerkesler’in tüfekleri genellikle kendi yapımlarıdır. Hafif ve narin olduklarından taşınması kolaydır. Atışı rahat ve çok iyi olduğundan bu tüfeklerle Çerkesler 2-300 metrede dikili nişangah tahtasının ortasındaki üç santimetre çapındaki küçük daireyi vurmakla yetinmezler, dairenin ortasındaki ufki olarak yerleştirilen bıçağın ağzı ile kurşunu iki parçaya ayırmaya nişancılık derler. Göğüsteki fişekliklerin her birisinde ölçülmüş olarak bir atım barut ile ağızda çaputu ile beraber kurşun bulunduğundan alışkanlık sahibi Çerkesler, tüfeklerini hemen hemen otomatik silahlar kadar hızlı doldurulup atarlar. Çakmağın ağzına kuru barut koymak için fişekliğin altındaki sol cepte zarif ve kullanışlı kolay siyah boynuzdan yapılmış güzel bir barutluk vardır.
Tüfeğin kundağının ucuna beyaz fildişi, tahta kısmının üzerine gümüş halkalar konur. Fakat demir üzerine altın çok nadir işlenir. Tüfeğin ayrı kayışı varsa da daima kılıf içinde taşınır.
Kılıf ise yamçı keçesi gibi üzeri kıvırcıklı siyah keçedendir. Kayış takılacak yerlerinde, iki ucunda kırmızı sahtiyandan birer kemeri vardır. Nişan çatalı kılıf açık ağzı ile kırmızı sahtiyandan yapılmış kemer sırma şeritlerle süslenir. Tüfek daima sağ omuzdan asılır ve dipçiği aşağıda bulunur.
GERAHO-TABANCA:
Çerkes tabancaları tüfeğin kısa bir modeli olup yalnız dipçiği biraz kavisli ve ucunda fil dişinden ya da siyah boynuzdan bir yuvarlağı vardır. Bu toparlağın ucundaki halkaya bağlı sırma işlemeli bir bağ ile duvara asılır. Tabancanın kabzasını, bileziklerini sahipleri gümüş ve altınla süslerler.
Tabancanın beyaz patiskadan bir kılıfı bulunur. Ve kılıf içinde olduğu halde arkada kemerle setre arasına sağdan sola geçirilir. Bazen kılıfsız olarak konulur, bazen de siyah sahtiyandan yapılmış kılıf içinde kemere takılır. Tabancayı yakın müsaderelerde kullanırlar.