Abazinler, kuzeydoğuya doğru yayılarak bugünkü Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’ne göç etmeye başlayınca, diğer Çerkes grupları ile daha da yakınlaştılar, hatta bazı bölgelerde kaynaştılar. Deniz kıyısından göç başlamadan önceki çağlarda bile Abazaca ile diğer Çerkes dilleri arasında benzerlik ve akrabalık vardı. Hatta karakter, davranış ve yaşam olarak iki halk grubu benzeşirdi. Her iki topluluğun konuştuğu dillerin aynı kökten oluşu, benzeşme ve kaynaşmayı güçlendirmiştir. Abazinlerin Kabardey, Abzeh, Şapsığ, Bjeduğ gibi Adıge boyları arasına karışarak yerleşmesi sonucu bu yakınlık daha da artmıştır. Abazin dili ile Adıgece birbirinden sözcükler, deyimler alarak, birbirlerini zenginleştirerek çağımıza ulaşmıştır. Abazince, Abhazca ile aynı kökten olmasına karşın gelişen Abazin Edebiyatı dokusunu ve tadını Adıge edebiyatına yakın bir biçimde oluşturmuştur. Adığelerin yaşayışı, gelenekleri, giyimi, sözlü edebiyatları, kısacası folklorü, Abazinlerinki ile ayrılmayacak derecede kaynaşmıştır. Özellikle de folklorik değerleri tek bir birlik içerisinde erimiş ve bütünleşmiştir. Bugün bile bu iki halk grubu, birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olarak yaşamaktadırlar. Kafkasya’daki durum ile Türkiye’deki yapı benzeşmektedir. Hatta Uzunyayla köylerinde yaşayan her Abazin ailenin bir Kabardey, Hatıkhuey veya Abzeh ailesi ile kan bağı vardır. Bu bağlar o denli güçlüdür ki, Uzunyaylalılar Adıge olsun, Abazin olsun, “Adıge” sözcüğünü kendilerine genel ad olarak seçmiş ve Çerkes sözcüğünün karşılığı olarak benimsemiştir.
Adıgeler ve Abazinler, yüzyıllardan bu yana bir arada, iç içe, iyi ve kötü günleri, acıları, sevinçleri paylaşmakta, birlikte ağlayıp, birlikte gülmektedirler.
Yukarıda da açıkladığımız gibi folklorun her iki grup içinde aynı anlamı taşıması, sözlü edebiyat birliğini doğurmuştur. Destanlar, masallar, atasözleri, deyimler, bilmeceler hep aynıdır. Ancak bütün bu benzerliklere karşın, ayrıntılara inilerek yapılacak bir incelemeden her iki grubun sözlü edebiyatında kimi farklılıkları görmemek olası değildir. Abazin masal ve destanlarında Adıgece söylenmiş destanlara göre daha katı, daha yalın bir realizm göze çarpar. Abazin sözlü edebiyatında epik özellik ağır basar. Örneğin; Abazin sözlü edebiyatının ilk akla gelen parçalarından “Khına Yipha Minat Lıwarad (Kına Kızı Minat’ın şarkısı), Mıjıkh Yıwarad (Mujik’in şarkısı), Dziwara şarkısı (Yağmur Duası) ve diğer bilmece, atasözü, destan, tekerleme gibi metinlerde bu epik özelliği hemen izleyebiliriz. Adığe sözlü edebiyatında ve özellikle Kabardey tekstlerindeki tam anlamı ile retorik sanatı diyebileceğimiz, süslü Huahua geleneği ve söylemde süsleme çabası göze çarpar. Özellikle Kabardey Halk Destanlarında, duygusal ağırlıklı, süslü ve biçimsel anlatımlar dikkati çeker.
Abazin sözlü edebiyatındaki bu katı gerçekçilik, yazılı edebiyata geçişte üretilen yapıtlarda da kendini belli eder. Abazin dilinin eğitim ve edebiyat dili haline gelmesinde, ilk Abazin yazılı edebiyat yapıtlarının yayınlanmasında, Abazin Kültür ve Edebiyat dünyasının mimarı, büyük eğitimci Tobil Talustan, sözlü edebiyatın bu katı gerçekçiliğini yapıtlarına aynen yansıtmıştır. İlk yapıtlarından olan “Zuli” 1927 yılında yayınlanmıştır. Kitabın bölümleri, “Zuli, Zarila, İşçi ve Çiftçi, Marje, Okul, Warad”dır. Bilindiği gibi genç edebiyatlar genelde “Dram” janrında doğar. Zuli’de de bu gelenek sürdürülmüştür. Bu kitap, Abazin Edebiyatının temelini atmasının yanısıra Karaçay-Çerkes Edebiyatının diğer dillerde yazılan ilk yapıtlarını da etkilemiş ve yönlendirmiştir. Zira Talustan, Karaçay-Çerkes sınırları içerisinde yaşayan tüm Çerkeslere seslenebilmek amacıyla yazdıklarını önce Adıgece yazmış, sonra Abazinceye çevirmiştir.
Fransız Edebiyatının temel taşlarından sayılan Malerbe için kendi çağından sonra gelen yazarlar, şiirsel bir anlatımla “Enfin, Malerbe vin” (Nihayet Malerbe geldi) demişlerdi. Bu tümceyi Talustan için de çok rahat bir biçimde söyleyebiliriz. Abazin kültürünün, dilinin ve sanatının büyük ustası Tobil Talustan’la birlikte Abazin Edebiyatı, toprağı çatlatmış ve ilk filizlerini gün ışığına çıkartmıştır.
Tobil Talustan 1879 yılında, bugün Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan Bibardkıt (yeni adı ile Albırğan) köyünde doğmuştur. İlk öğrenimini Arap harfleri ile yapmış, Kur’an’ı hatmetmiştir. 1914 yılında Albırğan medresesine okutman olarak atanmıştır. Din eğitimi dışında, bu medreseyi laik bir eğitim kurumu, halkın eğitildiği bir kültür yuvası haline getirmek için çalışmıştır. Eğitimi üretim aracı olarak kullanmak, yaşamın gereksinimlerini halka öğretmek; tarih, tabiat bilgisi, coğrafya, matematik ve edebiyat dersleri vermek için çalışmıştır.
Kendisine Puşkin, Lermontov, Neguma şora, Kaş’e Adilceri gibi klasiklerin çalışma yöntemlerini önek almıştır. Arap harflerinden adapte ederek Kabardeyce ve Abazince için alfabeler hazırlamıştır. Ancak bu çalışmaları günümüze ulaşamamıştır. Bu çalışmaları, Çarlık yönetimince kuşku ile karşılanmış ve sık sık yurdundan uzaklaştırılarak sürgüne gönderilmiştir. Çalışmalarını 1915 yılında, Teberda kentinde toplanan Eğitim Kurultayına bir bildiri halinde sununca büyük bir tepki ile karşılaşmıştır. Kurultayda, çoğunluğu oluşturan din adamlarının saldırısına uğramış, linç edilmekten kendini zor kurtarmıştır. Sürgünden gizlice kaçıp yurduna döndükten sonra kırlarda, ormanlarda gizlenerek çalışmalarını sürdürmüştür. Ormanların kuytu köşelerine toplayabildiği gençleri okutmaya devam etmiştir.
Çarlık yönetiminin yıkılışından sonra köyüne dönerek modern ve çağdaş anlamda bir okul kurmuş ve çalışmalarını orada sürdürmüştür. Talustan gibi Abazin ve Adıge gruplarının hepsine birden yararlı olmaya çalışan kişilere az rastlanır. Abhaz Yazarı Gulya, Oset Ozanı Kosta, çağdaşı olan Ts’ağue Nuri ve Şocents’ık’u Ali yalnız kendi dillerinde ürün verdikleri halde Tobil, Adıge-Abazin gruplarını ayırmadan hepsinin eğitim ve ulusal kültürünün gelişimi için çalışmıştır. Kabardey ve Çerkes bölgelerinde kullanılmakta olan Abazin ve Kabardey alfabelerinin bugünkü düzeye ulaşmasında büyük emeği vardır.
İlk okuma kitapları, şiirler, şarkılar, destan derlemeleri, bilimsel araştırma ile ilgili kitapların hazırlanmasında önderlik etmiştir. Rus klasiklerinin halkının diline kazandırılmasında büyük katkıları vardır. 1927 yılında “Anadil”, 1929-1930 yıllarında “Yeni Yaşam”, “2.Sınıf Okuma Kitabı”, 1932 yılında “Yeni Yol Okuma Kitabı”, 1933’te “Köy Okulları İçin Alfabe”, 1933-1936 yılları arasında “Yetişkinler İçin Alfabe ve Okuma Kitabı” onun ilk ürünleridir. Okul kitapları dışında yukarda sözünü ettiğimiz “Zuli ve Zarila” piyesleri Abazin yazılı edebiyatının ilk örnekleridir. Bu yapıtta özellikle 1920’lerden önce, eğitim görmemiş, kişiliği oluşmamış, ekonomik bağımlılığı olan, erkeğin elinde nerede ise ticaret metaı haline gelen, başlık kurumunun tutsağı olmuş, katı ve çağ gerisinde kalmış geleneklerin baskısı altında ezilen Çerkes kadınının acıklı durumu vurgulanmıştır. Aynı yapıtın Zarila bölümünde ise, eğitim görmüş, haklarının ve ödevlerinin bilincinde olan, başlık verilerek alınmamış, sevgi ve saygıya dayanan bir evlilik yapmış, kocası ve ailesi tarafından saygınlığı kabul edilmiş, mutlu bir Çerkes kadınının toplumdaki yeri ve topluma sunduğu hizmetler anlatılmıştır. Biraz önce sözünü ettiğimiz gerçekçi anlatım, bu yapıtta açıkça izlenebilmektedir. Talustan’ın çağdaşı olan Şocentsıuk Ali’nin Kabardey Edebiyatının ilk ürünlerinden sayılan yapıtlarında gerçekçiliğin yanısıra sözlü Adıge edebiyatının özelliği olarak kabul ettiğimiz süslü anlatımı dantel gibi işlenmiş olarak görmekteyiz. Bu anlatımın en güzel örneği ise Ali’nin (Poem) romanı Kambotre-Latsere (Kambot ile Latse)’dir.
Abazin Edebiyatındaki yalın ve gerçekçi üslup, Talustan sonrası ürünlerde de süregelmiştir. Tobil İsmail aynı biçim ve geleneği “Azamat, Dağların Karanlığı, Dağlardaki şafak, Dağlardaki Aydınlık” adlı romanlarında sürdürmüştür. Jır Hamid bu biçim ve özelliğe bağlı kalmakla beraber, Adığe öykülerinde olduğu gibi, Abazin hikaye ve romanlarında da süslü anlatımın öncülerinden olmuştur. Bunda, belki de Jır Hamid’in Kabardey dilini yazı dili olarak çok iyi bir biçimde kullanmasının da etkileri vardır. Bu insan sevgisi ile yoğrulmuş yazar, Talustan’ dan sonra Abazin Edebiyatının ikinci temel taşıdır. Talustan’ın işlevini, kaldığı yerden o sürdürmüştür.
Jır Hamid 1912 yılında, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan Huıj Du (Büyük Huıj) köyünde doğmuştur. Talustan’ın önce öğrencisi, sonra iş arkadaşı olmuş, onun çalışma ve edebiyat geleneğini sürdürmüştür. Başlıca yapıtları “Özgürlüğü Olmayan Kadınlar, Oğlunun Kahramanlığını Anaya Göstermediler, Küt Burunlu Prens, Mutlu Karşılaşma, Doğru Yoldan, Yeni Deniz, Toprağımın Halkı, Ateşten Diken” ve öldüğü 1972 yılında yayınlanan “Güneşin Uyandırdıkları” başlıca yapıtlarıdır. Bunların dışında “Çerkes Khapşı”, “Alaşara”, “Oşhamahue”, “Novi Mir”, “Literaturnaya Moskovskaya” gibi gazete ve dergilerde de Abazince, Kabardeyce ve Rusça olarak yüzlerce makale, öykü ve araştırmaları yayınlanmıştır.
Abazin Edebiyatının ikinci kuşak yazarlarından Thayts’ıxu Bemırza, Jır Hamid’in 60. Doğum yılı anısına basılan “Amara Yanarçıkhakuaz” (Güneşin Uyandırdıkları) adlı yapıta yazmış olduğu ön yazıda bu büyük yazarı bakın nasıl tanımlamakta; “Kitabın satırları ile, harfleri ile halkına bilgi, kültür, uygarca ve insanca yaşam mesajı götürebileceğine inanan ve varlığını bu yola adayanlardandır, büyük yazarımız Jır Hamid, Huıj Du Köyü kırlarında düzgün pulluk çizgileri ile halkın üretim savaşına önderlik eden bu büyük insan, kalemi ile de halkın yaşamına doğru ve kestirme yollar çizmiştir.”
Jır Hamid’in uyarıcı, yol gösterici sıcak sesinin, sevecen elinin uzanmadığı kimse kalmamıştır. Kafkasya’dan uzakta, başka kentlerde ve ülkelerde eğitimini sürdüren Kuzey Kafkasyalı gençlerin vatan özlemini gidermek, kendi öz kültürlerine bağlı kalmaları, ona yabancılaşmamalarını sağlamak için çıkartılan her gazete sayısı, her kitapçık Jır Hamid’in elleri ile postalanmış bu gençlere… 1971 yılının Kasım ayında yazmış olduğu bir mektubunda bakınız neler söylüyor: “Halkımız sayısal açıdan azdır, küçük bir toplumdur. Bu nedenle kendi öz kültürüne bağlı oldukça güçlü olabilir. Uzak kentlerde eğitim yapan, Kafkasya dışında başka ülkelerde, özellikle Ortadoğu ülkelerinde yaşayan delikanlılarımız, kızlarımız, vatanı özledikçe bu küçük kitabımızla, gazetemizle konuşsunlar. Yayınlarımız kesintisiz ulaşmalı onlara, en büyük amacım budur… Sevgili küçük kardeşim, yüzünü henüz görmediğim değerli Özdemir, o eski, köhne Abazin dünyasını aydınlığa çıkaran pencereyi açan büyük Thamademiz Tobil Talustan’ı okuduğunu yazıyorsun… Çok sevindim. Umarım Talustan’ın Sosrıkhua misali, getirdiği aydınlığın ışıkları ile yıkanırsın, beslenirsin…” Yine Thayts’ıxu Bemırza, onun ölümü üzerine bakın neler söylüyor: “Hamid, yaşamımızdan çekilmedi; yüreğini, aklını, parça parça halka bölüştürdüğü için kalbi durdu. Kanı kurudu. Abazin halkı sonsuzluğa dek onun ismini anacak, kitaplarını okuyacak, yapıtlarından gurur duyacaktır.”
Abazin Edebiyatının ikinci kuşak yazarlarının yapıtlarını tek tek tanıtmak, hepsini bu kitaba sığdırmak olanaksızdır. şimdilik isimleri ile tanıtmakla yetineceğiz. Jır Hamid, Tseykhua Basarbiy, Tobil İsmail gibi Talustan’ın ilk öğrencilerinden sonra, aynı edebiyat geleneğini sürdüren ve büyük romanlar veren Cıguatan Kali, Ozan ve Yazar Thaytsıukh Bemırza, Agırba Cemalettin, Brat Kuşuk, Tanbiy Ali, Lağuç Cemalettin, Ç’ık’ıt’u Mikael, Tlabıça Mira, Dağujey Muhammet, Şhay Katya, Agaçe Muhammet, Meremkhul Alimırza, Pışmaxue Abubekir, Şarmat Maharbiy ve şu anda adlarını sayamadığım sanatçılar Abazin dilini işleyerek sayısız şiir, tiyatro yapıtı, roman, öykü ve benzeri edebiyat yapıtlarını vermişlerdir.
Bu arada T’ıgu Vladimir, Adzınba Nazir, Tobil Melbahue Nuriye, Khılış Rauf, Yekba Nazir, Meremkhuıl Vladimir gibi gramer, sözlük çalışmaları, destan derlemeleri, pedagojik yapıtlar yayınlayan yeni kuşak yazarlar da Abazin Edebiyatının daha da gelişmesi ve kökleşmesi için sağlıklı adımlarla kendilerinden önce gelen sanat adamlarının yolunda ilerlemektedirler.
KAYNAKÇA
– Bu yazının hazırlanmasında, DOROGOY Sçastya (Sbornik Proyzuedeny Abazinsky Autorov – Çerkessk 1975) adlı derleme yapıttan büyük ölçüde yararlanılmıştır.
– Tığu Vladimir; Abaza Literatura Aşakugılara – Çerkessk 1966.
– Hamid Jirov; Razbyjennie Solitsem – Çerkessk 1972.