Sözlükler ve Çerkesler

Murat Papşu
Nart Dergisi 74. Sayı

Kafkasyalılar yüz elli yıldır içinde yaşadıkları toplum tarafından nasıl algılanıyorlar diye merak edip Türk Dil Kurumu’nun sözlüklerinde bir tarama yaptım. Özellikle etnik gruplarla ilgili sözlük maddeleri resmi kurumların ve toplumun kendi içindeki “öteki”ne nasıl baktığına, nasıl bir ilişkisi olduğuna dair fikir veriyor.

Devlet otoritesini temsil eden Türk Dil Kurumu’nun (TDK) 10. baskısı 2005’te yapılan Türkçe Sözlük’üne internetten de erişilebiliyor (http://tdk.gov.tr), hatta katkı da yapılabiliyor. TDK sözlüğüne göre “Çerkez: Kafkasya’da yaşayan bir boy veya bu boydan olan kimse” imiş. “Kafkasya’da yaşayan”… anlaşılır da peki Türkiye’de yaşayanlara ne deniyor? TDK’ya Türkiye’de Kafkasya’dan daha fazla Çerkes yaşadığını bildirip ilk katkımızı yapabiliriz. Sonra, problemli bir başka kelime “boy”. İlk akla gelen “hangi halkın boyu?”; muhtemelen ilk baskılarda “Türk boyu”ydu ama şimdi muğlak kalmış.  Fakat  Sözlük “boy”dan başka bir şey anlıyor: “Ortak bir atadan türediklerine inanılan toplumsal ve ekonomik ilişkilerinde anaerkil, ataerkil anlayışı uygulayan geleneksel topluluk, kabile, klan.” Toplumbilim Terimleri Sözlüğü o kadar nezakete gerek görmemiş: “Boy: Aynı dili konuşan ve başka kültür öğelerini de paylaşan birkaç oymaktan, obadan, soptan kurulu ilkel toplum.” Yani TDK’nın Çerkesleri tarifi 19. yüzyılda Avrupalıların koloni yerlilerini tarifi gibi…

Çerkesler en alt kategoriden “boy” sayılırken Abazalara ve Çeçenlere torpil geçilmiş; TDK nezdinde “halk” statüsü kazanmışlar. “Abaza: Kuzeybatı Kafkasya’da yaşayan bir halk”. “Çeçen: Kafkasya’nın kuzeydoğusundaki Çeçen Cumhuriyeti’nde yaşayan bir halk.” “… ve Türkiye’de” demeyi yine unutmuşlar. “Abhaz” Abaza ile eşanlamlı olarak sözlükte kendine yer bulurken, artık yaygınlaşan “Çerkes” yazımı henüz bir madde olmayı hak etmemiş. Öyle anlaşılıyor ki, TDK tarafından tanınmak ve statü kazanmak için adını bir savaşla duyurmak gerekiyor. Abhazlar ve Çeçenler bunu başarmış; Osetler de Güney Osetya’daki savaştan sonra herhalde bir sonraki baskıya girmeyi hak ederler.

“Çerkez peyniri”, “çerkeztavuğu” ve “Abaza peyniri” güncel Türkçe sözlükte alt maddeler olarak yer alıyor.

Doğrudan halkların ilişkisini yansıtması bakımından Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü’ndeki kelimeler daha ilginç. “Çerkez” Isparta, Burdur ve Kayseri’nin bazı yörelerinde kadınların giydikleri uzun bir elbisenin adıymış. Muğla civarında da uçurtmaya “çerkez kuşu” deniyormuş. Nasıl bir ilgi kurulduğunu tahmin etmek zor. Market raflarında sık görmeye başladığımız “acıka” da Düzce’nin Develibesni köyünde derlenerek sözlüğe girmiş. Bilmeyenler için kısa bir not; “a-cıka” Abazacada tuz demektir. “Kırmızı biber ve cevizle yapılarak kahvaltıda yenilen, salça kıvamında bir yiyecek”in adı aslında “pırpılcıka”dır (“biber tuzu”), fakat kısaca acıka da denir. Abaza tuzu diye tescil edilmediğinden hakkında rivayet çoktur. Rusya’da da çok bilinen ve sevilen acıkanın adının Türkçe “acı”dan geldiğini sanan çok kişi var. Bütün bunları uzun uzun anlatıp katkı sunduğum TDK’dan, acıka sözünün ülkemizin pek çok yöresinde bilinmekte ve kullanılmakta olduğunu, “cıka”nın Türkçenin ağızlarında “oyunbaz, mızıkçı” ve “taşla oynanan bir çocuk oyunu” anlamlarına geldiğini bildiren aydınlatıcı bir cevap aldım, hem de başkanının imzasıyla…

Bir de gösterim sanatı terimi olarak “Çerkez halayık” var, (muhtemelen ortaoyununda) dedikoducu kadın tiplerinden biri. Anadolu’da güzel, yakışıklı olsun diye çocuklara Çerkez adının verildiğini duymuştum. Kişi Adları Sözlüğü’nde Çerkez ve Çeçen erkek adı, Abaza da kız adı olarak geçiyor. Çeçen’in ayrıca “akıllı”, “söz ustası, hatip” ve “yakışıklı” olarak üç anlamı daha varmış.

En İyi Oyun Blog